Cesur yazılarıyla kendilerine özgü ifade ve tavırlarıyla gazetecilik mesleğini layığıyla yerine getirmişlerdir. Bu isimleri saymakla bitiremeyiz ama şöyle bir kaçından bahsetmek istiyorum. Abdi İpekçi, Uğur Mumcu, Çetin Emeç, Hrant Dink... bu isimleri daha da arttırabiliriz, ama fark ettiniz mi bilmiyorum bu isimlerin maalesef ki ortak bir noktaları var, hepsinin suikaste kurban gitmesi.
Ben bugün ki yazımda benimde meslektaşım olan duayen olarak gördüğüm Uğur Mumcu'yu ele almak istiyor, onun hakkında yazmak istiyorum çok haddim olmamakla birlikte.
Uğur Mumcu'nun hayatını kısaca sizlere aktararak yazıma başlamak istiyorum.
UĞUR MUMCU KİMDİR?
İlköğretimi Ankara Devrim İlkokulunda ve ortaöğretimi Ankara Bahçelievler Deneme Lisesinde okuyan Mumcu çok aktif bir öğrenciydi. 1961'de avukat olmak üzere başladığı üniversite eğitimini Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesinde 1965'te tamamladı. Henüz öğrenciyken 26 Ağustos 1962’de Cumhuriyet gazetesinde yayımlanan "Türk Sosyalizmi" başlıklı makalesiyle Yunus Nadi Ödülü'nü aldı. 1963'te fakültede öğrenci derneği başkanı seçildi. 1969-1972 yılları arasında Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesinde İdare Hukuku Profesörü Tahsin Bekir Balta'nın asistanı olarak çalıştı. fakat onun ideali gazetecilik mesleğiydi.
Meslekteki ilk adımını da Yeni Ortam gazetesinde köşe yazarlığı ile attı. 1975’ten itibaren Cumhuriyet’te "Gözlem" başlıklı köşesinde düzenli olarak yazmaya başladı. Aynı zamanda Anka Ajansında çalışmaktaydı. 1975 Mart'ında makalelerinden oluşan "Suçlular ve Güçlüler" adlı kitabını yayımladı. Aynı yıl, Altan Öymen'le birlikte hazırladıkları, Süleyman Demirel'in yeğeni Yahya Demirel'in hayalî mobilya ihracatını konu edinen "Mobilya Dosyası" adlı kitabı yayımlandı.
Bir pazar sabahıydı, Ankara kar altında zemheri ayazıydı, yaz güneşi koynunda Ucuz can pazarıydı kalemim düştü kana, kalemim düştü kana...
Selda Bağcan, Mumcu için yazmıştı bu dizeleri.
Uğur Mumcu, 24 Ocak 1993'te bir pazar sabahı Ankara'da Karlı Sokak'taki evinin önünde, arabasına konan C-4 tipi plastik bombanın patlaması sonucu suikasta kurban giderek öldü(R)üldü. Suikastın hemen ardından olay yerinde inceleme yapan uzmanların hiçbir delil bulamadığı, patlamayla etrafa dağılan ve cımbızla toplanması gereken delillerin ise süpürgeyle süpürüldüğü iddia edilmişti.
Hayatımızdan, mesleğimizden, basın camiasından bir Uğur Mumcu geçti, bedenen yanımızda olmasa da kalemi ile fikirleri ile halen daha bizlere yön gösteren bir gazeteciydi.
Ölümünün 32. yıl dönümünde Uğur Mumcu'yu saygıyla rahmetle minnetle anıyorum.
UNUTULMAYACAKSIN!