Beylerbeyi'nde başlayan buğday hasadı, Sarayköy'ün tarımsal verimliliğini bir kez daha gözler önüne serdi. Biçerdöverlerin tarlalara girişiyle başlayan hasat sürecinde, olgunlaşmış başaklar yüksek randımanla toplandı. Dolgun tanelerin römorklara aktarılması, bölgenin uygun iklim koşulları ve doğru tarım tekniklerinin bir sonucu olarak kaydedildi. Hasat sonrasında tarlada kalan yüksek kaliteli saman ise hayvancılık sektörü için değerli bir yan ürün olarak öne çıkıyor. Bu yılki rekoltenin, çiftçilerin beklentilerini karşılayacak düzeyde olduğu ilk gözlemlerle teyit edildi.
Bu bereketin yanında, bir başka ter dökülüyordu dün şehrimizde. 11 bin 265 genç beyin, geleceklerini şekillendirecek LGS maratonunda kıyasıya mücadele etti. Sınav salonlarındaki yoğun zihinsel çaba, okul bahçelerinde ve sokak aralarında bekleyen binlerce ailenin endişeli teriyle buluştu. Bir çocuğun gelecek umudu, bir ailenin ortak heyecanı ve beklentisiydi sahne alan. Şunu sormadan edemiyorum: Bu yoğun stres ve rekabet ortamı, çocuklarımızın potansiyelini gerçekten en iyi şekilde ölçebiliyor mu? Sonuçların açıklanacağı 11 Temmuz'a kadar herkese sabır diliyorum.
İçişleri Bakanı Yerlikaya'nın açıkladığı trafik denetimleri rakamları ise gerçekten çarpıcı: Bir haftada yaklaşık 4 milyon araç denetimi ve 400 bini aşkın işlem... Özellikle yılbaşından bu yana 100 bini aşkın ehliyetin alkollü araç kullanım nedeniyle elinden alınması, toplum sağlığı için sevindirici bir kararlılık. Ancak, bu yoğun denetimler ve yüksek ceza sayıları, acaba sürücülerde kalıcı bir davranış değişikliği ve trafik kültürü oluşturmaktan ziyade, sadece bir "gelir kapısı" algısını mı güçlendiriyor? Denetimler elbette hayati, ancak cezalandırmanın yanı sıra eğitim ve farkındalık çalışmalarının da aynı hızla ilerlemesi gerektiğini düşünüyorum.
Sağlık alanında ise Bakan Memişoğlu'nun ziyaretiyle gelen müjde, Acil Durum Hastanesi'nin yıl sonu hedefi. Yapısal sorunlarıyla bilinen Devlet Hastanesi'nin buraya taşınacak olması, vatandaşın sağlık hizmeti kalitesi açısından umut verici. Ancak, kamu projelerinde sıkça karşılaştığımız gecikmeleri düşününce, "umarım bir an önce tamamlanır" dileğimiz, içimizdeki temkinli iyimserliğin bir yansıması. Sağlık, beklemeye gelmez; bu projenin zamanında tamamlanmasını ve şehrimize hayırlı olmasını yürekten diliyoruz.
Denizli, bu hafta sadece tarımın, sınav stresinin veya trafiğin değil, ruhu besleyen sanatın da şehriydi. Büyükşehir Belediyesi ve Devlet Opera ve Balesi iş birliğiyle başlayan 1. Opera ve Bale Günleri, Halid Ziya Uşaklıgil'in ölümsüz eseri "Aşk-ı Memnu"nun görkemli sahnelenişiyle start aldı. Laodikya Antik Kenti'nde senfonik Neşet Ertaş türküleri, Carmina Burana'nın ihtişamı ve çocuklara özel Kuğu Gölü... Bu program, şehrimize kültürel anlamda inanılmaz bir zenginlik katıyor. Sanatın, tarihin dokusuna bu denli güzel işlendiğini görmek, Denizli'nin bir metropol olma yolunda attığı sağlam adımların da göstergesi.
Renk ve hareket ise Baklan'daydı. Geleneksel rahvan at yarışları, tozu dumana katarak binlerce kişiyi bir araya getirdi. Bu tür etkinlikler, sadece bir yarış değil, köklerimizle bağımızı tazeleyen, kültürel mirasımızı yaşatan önemli şölenler. Unutulmaya yüz tutmuş gelenekleri böylesine coşkuyla yaşatmak, Baklan'a ve emeği geçenlere yürekten teşekkürü hak ettiriyor.
Haftayı anlamlı bir buluşma ile kapatalım. Gençlik ve Spor İl Müdürlüğü'nün Babalar Günü'nde şehit ailelerini onurlandırdığı program, içimizi ısıtan bir tablo sundu. Gönüllü gençlerin şefkatli yaklaşımı, kaybın acısını dindiremez elbette, ancak "yalnız değilsiniz" mesajını bu denli içten ve görünür şekilde vermek, toplumsal bağlarımızın ne kadar güçlü olduğunu hatırlattı. Fedakarlığın ve minnetin bu buluşması, Denizli'nin yüreğinin ne kadar büyük olduğunun da kanıtıydı.
Denizli, işte bu çeşitlilikle var: Toprağın bereketi, gençliğin heyecanı, sanatın ihtişamı, geleneğin coşkusu ve yüreklerin sıcaklığı... Hepsi bir arada, bu güzel şehri besliyor.