EV GENÇLERİ, DIŞARI ÇIKMA VAKTİ

Türkiye’nin en yakıcı sorunlarından biri işsizlik. Fakat işsizliğin de ötesinde bir mesele var: ev gençleri. Yani ne okuyan, ne çalışan, ne de iş arayan koca bir genç kitle. TÜİK verilerine göre 18-24 yaş arası gençlerin üçte biri bu durumda. Başka bir deyişle, her üç gençten biri ne okulda ne işte… Evde.

Peki bu tablo bize ne anlatıyor?

Aslında çok şey. Öncelikle gençlerin umutlarını kaybettiğini… “Nasıl olsa iş yok” diyerek aramaktan vazgeçtiklerini… Eğitimde kendini geliştirme şansını bulamayanların, iş dünyasının kapısında da beklemeye cesaret edemediğini… Kısacası hayata kenardan bakan, sistemin dışında kalan koca bir kitleden bahsediyoruz.

Hükümetin açıkladığı Orta Vadeli Program’da bu gruba yönelik adımlar var. Gençlere erken yaşlardan itibaren üretim kültürü aşılanacak, beceri kazandırma programları genişletilecek, sosyal yardımlar ile istihdam politikaları arasında köprü kurulacak. Kâğıt üzerinde kulağa umut verici geliyor. Ama işin püf noktası şu: Bu programlar gerçekten gençlerin kalbine dokunacak mı? Yoksa yine “rapor”larda kalıp tozlanacak mı?

Sorun çok basit: Bu gençlerin umudu yok. Çünkü çevresine bakıyor, okuyan da iş bulamıyor, çalışan da emeğinin karşılığını alamıyor. Eğitim sistemi zaten sorunlu, iş dünyası liyakattan uzak. Haliyle genç de “ben niye uğraşayım” diyor. Ve evde kalıyor.

Bakın, mesele sadece iş bulmak değil. Gençlere umut lazım. “Bu ülkede çalışırsan karşılığını alırsın” hissi lazım. O olmadığı sürece istediğiniz kadar kurs açın, istediğiniz kadar danışman atayın, işe yaramaz.