Denizli Haber- Günümüz gençleri arasında en sık rastlanan sorunlardan birisi de; gelecek kaygısı. Klinik Psikolog Hulusi Özdemir, gençlerin geleceğe dair belirsizlikler ve sosyal baskılar nedeniyle yoğun kaygı yaşadığını söyledi ve kaygının sebeplerini anlattı.

“ÇOK YÖNLÜ ELE ALINMASI GEREKİYOR”
Gelecek kaygısının çok yönlü ele alınması gereken bir konu olduğunu ifade eden Klinik Psikolog Hulusi Özdemir, “Ekonomik belirsizlik, kaygının en güçlü belirleyicilerinden biri. Gençler sadece iş bulma kaygısı değil, aynı zamanda yaşam standardını sürdürebilme, ev sahibi olabilme, bağımsızlaşabilme gibi temel gelişimsel hedeflerin giderek zorlaşmasıyla karşı karşıya. Sosyal baskılar ise sadece başarılı olmanın yetmeyeceği aynı zamanda başarının hızlı ve fark edilir olmasının zorunda olduğunu düşünüyorlar. Bu da yetersizlik hislerini tetikleyebiliyor. Günümüz ebeveynleri iyi niyetle “En iyisi olmalısın”, “Rekabet çok yüksek”, “Başarılı olmalısın” gibi mesajlar verirken fark etmeden çocukta “Yetersiz kalabilirim” kaygısını pekiştirebiliyor. Ekonomik şartlar zemini hazırlıyor, sosyal baskı ateşi yakıyor, aile kaygıyı şekillendiriyor. Bu üçü birleşince gençlerdeki gelecek kaygısı kaçınılmaz olarak artıyor” ifadelerini kullandı.

“SOSYAL MEDYA ÇOK ETKİLİYOR”
Sosyal medyanın geleceği algılama biçimini de etkilediğini söyleyen Özdemir, “Sosyal medya, gerçekte istisna olan başarı örneklerini günlük hayatta “normalmiş” gibi görünür hale getiriyor. Genç, sadece sınıf arkadaşlarıyla değil; dünyanın dört bir yanında erken yaşta şirket kurmuş, yirmili yaşlarında milyonlarca takipçisi olan ya da mükemmel bir hayat yaşadığını düşündüğü binlerce kişiyle kendini kıyaslıyor. Başarı çıtası gerçek dışı şekilde yükseliyor. Kendi ilerleme hızları yetersizlik gibi algılanıyor. Kendilerine verdikleri değer performansa odaklı hale geliyor. Sosyal medya, başarı hikâyelerinin sadece vitrini; perde arkasındaki başarısızlıklar, mücadeleler, maddi destekler veya ayrıcalıklar gözükmüyor” dedi.

“HEDEFLER ÇOK BÜYÜK OLDUĞUNDA KAYGI ARTAR”
Hayata atılmanın son durağı olan üniversite döneminde artan kaygılarla başa çıkma yollarını da paylaşan Özdemir, “Hedefler çok büyük olduğunda kaygı artar. Hedefleri parçalara ayırıp, ulaşılabilir basamaklar haline getirmek iyi bir seçenek olabilir. Sosyal medya tüketimini sınırlamak, karşılaştırmayı azaltmak ve yetkinliği arttırmak özgüveni yükseltebilir. Kaygı, kaçınarak değil yüzleşerek düzenlenir. Duygu düzenleme becerilerini arttırmak ve arkadaş çevresi, aile ya da profesyonellerden oluşan destek sistemleri de sürece katkı sağlayabilir” diye konuştu.

GELECEK KAYGISI NORMAL Mİ, YOKSA BİR SORUN MU?
‘Gelecek kaygısının normal mi yoksa bir sorun mu?’ sorusuna da açıklık getiren Özdemir, “Gelecek kaygısı, evrimsel olarak bizi hayatta tutan bir mekanizmanın parçasıdır. Bir miktar kaygı, hedef belirlemeyi, plan yapmayı, çalışmayı ve kendini geliştirmeyi destekler. Gelecek kaygısı, işlevselliği bozacak kadar yoğunlaştığında, günlük hayattaki işlerimizi ve psikolojik sağlığımızı olumsuz etkilediğinde sorun haline gelir. Kaygının olup olmaması değil; kaygının düzeyi ve yönetilebilirliği asıl değerlendirilmesi gerekendir” şeklinde konuştu.





