TBMM Başkanvekili ve CHP Denizli Milletvekili Gülizar Biçer Karaca, Halk TV’de gazeteci İsmail Küçükkaya’nın hazırlayıp sunduğu Yeni Bir Sabah programında birbirinden önemli açıklamalarda bulundu. CHP Genel Başkanı Özgür Özel’e yönelik gerçekleşen saldırının planlı olduğunu ifade eden Karaca, sürecin yakın takipçisi olduklarını ifade ederken, Mecliste büyük infial yaratan Can Atalay ile ilgili okunan AYM kararının perde arkasında yaşananlarını aktardı.

“SOKAKTAN ÇEKİLİN MESAJI VERİLMEYE ÇALIŞILIYOR”
“Bu saldırı, sadece CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in şahsına yapılmış bir saldırı değildir” diyen Karaca, “Bu, toplumun demokratik bir yapı içinde birlikte yaşama arzusuna, Süreyya Önder’in cenazesinde ortaya konan ortak yaşama iradesine yönelik bir saldırıdır. Çubuk’ta Kemal Kılıçdaroğlu’na saldıran adama “at hırsızı” demişlerdi. Sonra da elini öperek, sırıtarak gitmişlerdi. O kişiye gereken ceza verilmiş olsaydı, bugün bu saldırı yaşanmazdı. Ülkeyi yönetenlerin söylemlerine dikkat etmesi gerekir. Erdoğan, “Daha çok telef olacak CHP’liler” demişti. Bu sözlerin ardından böyle bir saldırının gelmesi hiç iyi değil. Siyasetçilerin, özellikle ülkeyi yönetenlerin kullandığı dile çok dikkat etmesi gerekir. Bu tür söylemler, şiddete cesaret veriyor. Bu cesareti planlı şekilde vermemek gerekir. İmamoğlu’na yapılan siyasi darbe sonrası CHP, demokrasi mitingleri düzenliyor. Giderek büyüyen ve halktan büyük destek gören bu mitingler sırasında CHP, halk adına söz söylüyor. Bu saldırı, yalnızca bir kişiye değil, aynı zamanda bu mitinglere, sokak siyasetinin bir parçası olan demokratik mücadeleye de bir gözdağı niteliği taşıyor. Sokaktan çekilin mesajı verilmeye çalışılıyor. Ancak biz bu mesajı kabul etmiyoruz” ifadelerini kullandı.

“SALDIRGANIN ELİNDE KESİCİ BİR ALET OLSAYDI, NE OLACAKTI?”
“Erdoğan’ın da bu konuda genel başkanımız Özgür Özel’den tavır ve üslup konusunda çok şey öğrenmesi gerekiyor” diyen Karaca, “Bu tarz olayları defalarca izledik. Saldırganın elinde kesici veya delici bir alet olsaydı, bunun hesabını kim verecekti? Türkiye’nin birinci partisinin aracının otoparka alınmaması ne demek oluyor? Bu kabul edilemez. Genel Başkanımız Özgür Özel’in bu tür tehditler aldığı zaten biliniyordu. Peki, o kişi oraya nasıl girdi? Cumhuriyet Halk Partisi’nin Genel Başkanı’na yapılan bu saldırı ciddiyetle ele alınmalı ve üzerine düşünülmelidir. Bu olay, sadece bireysel bir saldırı değil, aynı zamanda demokrasiye ve siyasi hayata yönelik ciddi bir tehdittir” dedi.

CAN ATALAY BİLDİRİSİ…
TBMM Başkanvekili ve CHP Denizli Milletvekili Gülizar Biçer Karaca, tutuklu bulunan ve milletvekilliği düşürülen Türkiye İşçi Partisi Hatay milletvekili Can Atalay hakkındaki AYM kararının okunmasındaki süreci anlattı ve şu sözleri söyledi;

“14 Haziran 2023’te CHP milletvekili olarak Meclis Başkanvekili seçildim. Sonrasında ilk işim her bir milletvekilinin hukuka karşı sorumluluğu olduğunu düşünerek Can Atalay'ın durumunu gündeme getirmek oldu. Milletvekili olduğum süre boyunca, Anayasa’nın uygulanması için ne gerekiyorsa yapacağımızı açıkça ifade ettim. Özgür Özel de Can Atalay’a her defasında destek verdi. Ben, Anayasa’ya sadakat yemini etmiş bir milletvekiliyim. Bu yemin, iç tüzük gereğince yapılmış ve yok hükmündeki bir işlemin karşısında durmamı zorunlu kılar. Bu anlayışla, milletin egemenliğini, özel olarak da Hatay halkının egemenlik hakkını hayata geçirmek için harekete geçtim. Genel Başkan ve grubun tavrını bildiğim için, öncesinde Özgür Özel'e kararın okutulmasının uygun olduğunu da söyledim. Basına yansıdığına göre Genel Başkan bu duruma çok kızmış, hatta benim kendisini ikna etmeye çalıştığım belirtilmiş. Ancak Meclis’te kendisi de sürekli Can Atalay konusunu dile getiriyordu. CHP Trabzon Milletvekili Katip üye Sibel Suiçmez ile birlikte değerlendirme yaptık ve buna göre 16 Nisan günü, o hafta Meclis nöbetçisi olduğum için kararın okunmasına karar verdik”

“TUTANAK KRİZİ YAŞANDI”
“Ne yazık ki, Anayasal güvence altındaki bir süreçte kaotik bir durum yaşandı. Saadet Parti Milletvekili Hasan Bitmez’in vefat ettiği günkü oturumda kürsüde ben vardım. O güne dair tutanaklara ilişkin yapılan gelişmeleri bizzat yaşadım. O tarihten itibaren nöbetçi olduğum haftalarda tutanakların yayınlanmasını takip ettim. O gün de karar okunur okunmaz tutanakları istedim. Ancak 10–15 dakika sonra bana “Başkanım, tutanak yok, silindi” denildi. Tutanak Hizmetleri’ni aradım; “yayınlamadık” dediler. Önce yayınlanmıştı, sonra silindi. Ben iyi bir hukukçuyum ve yönettiğim oturumların anayasal güvence içinde yürütülmesini sağlamak amacıyla her zaman tedbirli davrandım. Bu olayda da tutanaklar önce yazıldı, sonra silindi. Gereken itirazlarımı yaptım. AK Parti ve MHP duruma tepki gösterdi, diğer partiler ise alkışladı. TBMM’de aslında yok hükmündeki bir Yargıtay 3. Ceza Dairesi kararına dayanarak Can Atalay’ın milletvekilliği düşürüldü. Tutanakların silindiğini öğrendikten sonra tekrar aradım, bana “tedbiren kaldırdık” denildi ve divana gideceği söylendi. İç tüzüğe baktım ve yazılı başvuru yaptım. Hem ilk tutanağı hem de silinmiş halini ilettim. Yaklaşık 6 saat sonra Meclis, sanki hiçbir şey olmamış gibi eski düzene döndü. Oysa bu süreç TBMM İç Tüzüğü’ne açıkça aykırıdır. Devlet Bahçeli bu süreçte şahsıma yönelik hakaret içeren ifadeler kullandı”

“KURTULMUŞ’UN EMRİNDE ÇALIŞAN BİRİ DEĞİLİM”
“Numan Kurtulmuş ise Meclis Başkanvekili olarak atadığı kişilerin emir eri gibi davranmalarını bekledi. Oysa ben Meclis Başkanı’nın emrinde çalışan biri değilim. Meclis Başkanvekilliği görevleri, siyasi partilerin Meclis’teki güçleri oranında dağıtılır. AKP’nin 301 milletvekili olsa bile yalnızca iki başkanvekili çıkarabilir. Bu yetkileri kullanmam nedeniyle görevden alınmakla tehdit edildim. İç Tüzük’ü dikkatlice okumalarını tavsiye ederim. “Ben ne dersem onu yapacaksın, benim onayım olmadan hiçbir işlem yapmayacaksın, nasıl istersem öyle yöneteceksin” şeklindeki yaklaşımları kabul etmedim”

“NUMAN KURTULMUŞ’UN MEKTUBU TEHDİTLER İÇERİYORDU”
Numan Kurtulmuş’un bana gönderdiği mektupta kullandığı ifadeler de üstü kapalı tehditler içeriyordu. Kendisine şunu söyledim: "Bu kararın neden okutulduğunu, bunun bir zorunluluk olduğunu ve Meclis Başkanı olarak iç tüzüğe uygun davranmanız gerektiğini size açıklıyorum. Ceza Dairesi’nin kararı Anayasa’ya aykırıdır. Sizden tarafsız bir Meclis Başkanı olarak bunu desteklemenizi bekliyorum." İç tüzükte başkanvekili ve divanın yetkileri açıkça belirlenmiştir. Anayasa Mahkemesi kararına “korsan bildiri” dediler. Oysa Anayasa Mahkemesi kararı Meclis’e resmi olarak gönderilmişti. Bu kararı onların istediği gibi yorumlasaydım, hukuk dersinden geçemezdim. Görevimin ve yetkilerimin bilincindeyim. Kurtulmuş’a, önceden bildirilmeyen hiçbir konunun gündeme eklenmediğini belirttim. Başkanlığın sunuşları kısmında, Danışma Kurulu kararlarını ve sunumumu gerçekleştirdim. Bu bir “korsan bildiri” değil, yönettiğim oturumun anayasal ve iç tüzüksel bir sorumluluğudur. Sonrasında tehditler geldi. Bugüne kadar böyle bir şeye ihtimal dahi vermemiştim. Ancak iktidarın “anayasasızlaştırma” süreci artık bir turnusol kağıdı gibi oldum. TBMM’nin 6. maddesinde açıkça belirtildiği gibi egemenlik kayıtsız şartsız milletindir. Bugünse egemenlik saraya kaydırılmak isteniyor. Meclis artık yurttaşın değil, sarayın isteklerine göre şekillenen bir yasama makinesine dönüştürülmek isteniyor. Ancak biz bu duruma karşı durmaya devam edeceğiz.

BİR DAHA MECLİSİ YÖNETEBİLECEK Mİ?
Karaca, bu hafta görevin Bekir Bozdağ’a verildiğini ancak önümüzdeki hafta görev sırasının kendisine geldiğini ifade etti. Meclis birleşimlerini kimin yöneteceğine dair planlamanın önceden yapıldığını vurgulayan Karaca, “Eğer ben önümüzdeki hafta görevde olmazsam, bu yalnızca şahsıma değil, CHP’nin Meclis Başkanvekilliği makamına ve partimize yönelik bir işlem anlamına gelir” dedi. Karaca’nın açıklamaları, Meclis Başkanı Numan Kurtulmuş’un önümüzdeki hafta görev dağılımında nasıl bir karar vereceğine ilişkin soru işaretlerini beraberinde getirdi.

KARACA’DAN İMAMOĞLU’NA DESTEK
Silivri Cezaevi'nde tutuklu bulunan Ekrem İmamoğlu’nu da ziyaret ettiğini ifade eden Karaca, İmamoğlu'na yönelik yargı sürecini "hukuksuz bir yargı darbesi" olarak nitelendirdi ve toplumu sessiz kalmamaya çağırdı. Ona hukuksuz bir yargı darbesi yapıldığında, herkesin hukuk düzenini hatırlaması gerekirdi. Sabah saat 10.00’da Silivri Cezaevi’ne girdiklerini ve akşam 19.00’a kadar tutuklularla görüştüklerini ifade eden Karaca, “İmamoğlu topluma adeta önderlik eden, cumhurbaşkanı adayı gibi davranıyor. Ziyaret eden herkes için büyük bir moral ve motivasyon kaynağı olmuş. Topluma açık ve net mesajlar veriyor,” dedi. Önümüzdeki hafta İmamoğlu’nu tekrar ziyaret edeceğini belirten Karaca, “Kendisi, mesajlarını bizler aracılığıyla topluma iletmek istiyor. Yargı darbesine karşı dimdik ayakta durması gerektiğini biliyor” şeklinde konuştu.Karaca ayrıca, Karar gazetesine verilen röportajı hatırlatarak, “İmamoğlu’nun da söylediği gibi, içinde bulunduğumuz süreçte anayasal hukuk düzeni açıkça yok sayılıyor. Bu nedenle kanaat önderlerinden sanatçılara, gazetecilerden akademisyenlere kadar toplumun tüm kesimleri bu sürece dair görüşlerini açıkça ifade etmelidir” çağrısında bulundu.




