HEM ORMANLAR HEM DE VİCDANLAR YANIYOR

Gökyüzünde dumanlar yükseliyor… Bir yandan ağaçlar yanıyor, doğal yaşamın sakinleri kaçışıyor, insanımız nefes alamıyor. Her sene aynı bilindik tablo karşımıza çıkıyor; Orman yangınları… Cennet vatanımızın akciğerleri bir bir kül olurken, bir yanda da içimiz yanıyor… Yananlar sadece ağaçlar değil, yaşamın ta kendisi eriyor.

Eskişehir'in Seyitgazi ilçesinde çıkan ve Afyonkarahisar sınırlarına geçen orman yangınında alevlerin arasında kalıp, şehit olan orman işçileri Sercan Ütni ile Hilmi Şahin dün son yolculuklarına uğurlandı. Gözyaşları içinde… Geride sevdiklerini bıraktılar. Ormanlar yanarken, gözlerden yaşlar aktı. 3 yıl önce aynı gün işe başlayan iki orman kahramanı arkadaşlarının omuzlarında son yolculuklarını yaptılar. Bir daha geri dönmemek üzere gittiler. Bu vesileyle başta Sercan Ütni ile Hilmi Şahin olmak üzere yeşil vatan için gece gündüz demeden çalışan ve bu uğurda son nefeslerini veren şehitlerimize Allah’tan rahmet, geride kalanlara da sabırlar diliyorum.

NE YAPMALI?

Orman yangınları sadece ağaçları değil, milyonlarca canlının da evini, barkını ve yuvasını yıkıyor. İtfaiyeciler, ormancılar, gönüllüler, köylüler herkes bir fidanı yaşatabilmek için mücadele veriyor. Yangını söndürmek yerine çıkmamasını sağlamak önemli değil mi? Toplum olarak bu bilince bir an önce ulaşmamız gerekiyor. Ormanları gözümüz gibi korumalıyız. Bir ağacın büyümesi yıllar alıyor. Fidan dikmeyelim değil ancak fidanlarımızı, ağaçlarımızı da koruyalım. Taşı, toprağı altın cennetimiz için elimizden gelenin fazlasını yapalım. Bize emanet edilen bu topraklara sahip çıkmak hepimizin görevi…

Bu yazımı çok sevdiğim bir sözle bitirmek istiyorum; “Orman bekçi ile değil, sevgi ile korunur…”

Saygılarımla…