Denizli Haber - Sanayici ve ihracatçının mevcut durumunu bir fizik kuralı üzerinden anlatan Memişoğlu, “Giden bir araba durduğunda tekrar eski ivmesine yakalayabilmesi için çok daha fazla enerji harcaması gerekir. Bugünde sanayici, ihracatçı öncelikle sanayici çarklarını durdurmamaya çalışıyor. Arkasından ihracatçı da aynı şekilde. Bugünün şartlarında üretmek, bunu satabilmek her geçen gün daha da zorlaşıyor. 1990’lı yıllardaki küresel ticaret anlayışı tamamen değişti. 90’larda nerede, ne ucuzsa onu alalım, orada yaptıralım, getirelim, tüketelim anlayışı vardı. Şimdi öyle değil. Haliyle ihracatçının pazarlara ulaşmasında, o ülkede yüksek duvarlarla karşılaşmasına sebep oluyor. Bu global bir problem” dedi.
"Çok yüksek bir işçilik maliyeti ile karşı karşıyayız"
Türkiye’de uygulanan enflasyonla mücadele programına değinen Memişoğlu, “Türk Lirası olması gerekenden daha iyi seviyede. Bir malın maliyetini 10 dolara mal edecekseniz dolar 50 liraysa, bu malı bugün 12 liraya mal ediyorsunuz. Haliyle sizi yüzde 15, yüzde 20 bir ekstra maliyetle baş başa bırakıyor ve rekabetçiliğinizi elinizden alıyor. Bunu bir halka sonrası maaşlar var, ham madde dünyada hemen her yerde aynı. Çünkü birçok ham maddenin kaynağı dünya borsalarından belirleniyor. Burada ortaya işçilikler çıkıyor. Gelişmekte olan ülkeleri baz alacak olursak, çok yüksek bir işçilik maliyeti ile karşı karşıyayız.” ifadelerini kullandı.
"Firmalara yeni sektöre geçin demek kolay değil"
Hazır giyim ve tekstil sektörünün Türkiye için stratejik öneme sahip olduğunu vurgulayan Memişoğlu, sektörde yaklaşık 900 bin kişinin çalıştığını hatırlatarak, “Diyelim ki fabrikaları kapattık ve bu kişileri başka işlerde konumlandıralım dediğimizde, belki 100 bini başka işlerde devam edebilecek. 800 bini çalışamayacak. Çünkü bildikleri iş bu. Firmalara yeni sektöre geçin demek kolay değil” şeklinde konuştu.

"Yüzde 95’e yakın sanayi ürünü satıyoruz"
Türkiye’nin ihracat yapısındaki dönüşümü aktaran Memişoğlu, 1980 yılında Türkiye’nin ihracatının 2,9 milyar dolar olduğunu ve bunun yüzde 90’ının tarım ve hayvancılıktan oluştuğuna dikkat çekti. Türkiye’de bugün 270 milyar dolarlık ihracatın yaklaşık yüzde 90’ının sanayi ürünlerinden geldiğini söyleyen Memişoğlu, “1980’de yapmış olduğumuz yüzde 90 ihracatı işlenmemiş ürünlerden yapıyorduk. Bugün işlenmiş ürünler satıyoruz. Tarladan nohut olarak çıkan ürünün, çikolata kaplanmış leblebi haline gelmesi için işlemleri var. Bu işlemler yapılırken de bir istihdam ortaya çıkıyor. Bunu da göz önüne aldığımızda yüzde 95’e yakın sanayi ürünü satıyoruz. Bunu son 30-35 yılda gerçekleştirdik” dedi.
"Sektörel bir ayrışma şart"
Sektörlere verilen devlet desteği ile ilgili değerlendirmelerde bulunan Memişoğlu şunları kaydetti: “Aslında devletimizin döviz bozulma ile ilgili yüzde 3’lük bir desteği var. İş gücünün yoğun olduğu sektörlerde bu rakamın 6-7 oranına çıkması gerekiyor. Sektörel bir ayrışma şart. Eğer bizler üretmeye, ihracat yapmaya devam edeceksek çok acil buna ihtiyacımız var. Bugün birçok firma kârsız ya da sadece o yüzde 3’e çalışır hale geldi.”
2026 yılına ilişkin beklentilerini de paylaşan Memişoğlu,“ Bence 2026 biraz daha bol bol parçalı güneşli bir ortam olacağını göreceğiz. Bunun için Haziran ya da Temmuz’u görmemiz gerekiyor. Ekonomi yönetiminin enflasyonu yüzde 25’in altına indirmeden kemeri gevşeteceğini düşünmüyorum. Enflasyonun yüzde 20’lere inmeden bir rahatlama olmayacağı görülüyor” değerlendirmesinde bulundu.





