Bu aralar kime sorsanız aynı cevap: “Yorgunum.”
Oysa yorgunluk sadece bedende değil.
İnsan uyusa da geçmiyor, dinlense de hafiflemiyor.
Çünkü mesele uykusuzluk değil; hayatın kendisi.
Geçim derdi, yarım kalan hayaller, sürekli ertelenen istekler…
Bir de çevremizdeki bitmek bilmeyen “gürültü”.
Olumsuzluklar, kaygılar, enerjimizi emen insanlar.
Bunların hepsi ruhu yavaş yavaş yoruyor.
Beden yorulduğunda ne yapacağımızı biliyoruz.
Ama ruh yorulduğunda çoğu zaman susuyoruz.
Alışıyoruz.
Oysa insan her şeye alışmamalı.
Ruhu ayakta tutan şeylerden biri üretmek.
Bir şeyle meşgul olmak değil, gerçekten üretmek.
Dans ederken ritme kapılmak,
bir renge odaklanmak,
bir ezgide kaybolmak…
Tabii, yoğunluk var, geçim derdi var diyorsunuz, kabul.
Ama çoğumuzun bilmediği bir gerçek de var.
Denizli’de Halk Eğitim Merkezlerinde ücretsiz açılan pek çok kurs var.
Halk oyunları, ebru, resim, müzik, el sanatları…
Kendimize yakın olan bir alan mutlaka vardır.
Belki bugün biraz durmak gerekir.
Başkaları için koşturmayı kısa bir anlığına bırakıp,
ruhuma ne iyi gelir diye sormak.
Çünkü bu yorgunluk, görmezden gelindikçe büyüyor.
Ama fark edildiğinde…
Biraz olsun hafifliyor.