“Söz Uçar, Etkisi Kalır”

Geçtiğimiz hafta TEDx Denizli’deydim. İtiraf edeyim, uzun zamandır bu kadar içi dolu, ilham veren ve bir o kadar da keyifli bir etkinlik yaşamamıştım.

Geçtiğimiz hafta TEDx Denizli’deydim. İtiraf edeyim, uzun zamandır bu kadar içi dolu, ilham veren ve bir o kadar da keyifli bir etkinlik yaşamamıştım. Daha salona adım atar atmaz enerjisi sarıyor insanı. Sahneye çıkan her konuşmacı başka bir dünya sundu bize, ama içlerinden ikisi özellikle aklımda kaldı: Geveze ve Oğuz Benlioğlu.

Önce sahneye radyo dünyasından tanıdığımız, enerjisiyle ortalığı şenlendiren Geveze çıktı. O tam bir sahne adamı! Konuşmasına herkes kahkahalarla başlasa da, bir noktadan sonra konu öyle bir yere geldi ki salonda derin bir dikkat oluştu: Amigdala.

“Amigdala” dedi Geveze, “beynimizin alarm merkezi.”

Korku, panik, tehdit gibi duyguları ilk o fark ediyor. Biri sert konuştuğunda, aniden biri bağırdığında ya da bir şey ters gittiğinde amigdalamız devreye giriyor ve hemen “tehlike var!” diyerek bizi savunmaya geçiriyor.

Ama işin ilginç tarafı, amigdalayı kandırmak da mümkün. Bazen bir insan sadece ses tonuyla bile bizi rahatlatabiliyor ya da tam tersi, tetikleyebiliyor. Bu yüzden, iletişimde söylediklerimiz kadar nasıl söylediğimiz de büyük önem taşıyor.

Geveze bunu o kadar sade ve eğlenceli anlattı ki, bilimsel bir konuyu bile bir çırpıda sindirdik hep birlikte. Dedi ki:

“Eğer birinin amigdalasına kötü sinyal gönderirsen, seni dinlemesini bile bekleyemezsin.”

Ve ben o cümleyi not defterime büyük harflerle yazdım. Çünkü çok doğru.

Ardından sahneye Oğuz Benlioğlu çıktı. İlk andan itibaren dikkat çeken bir duruşu vardı. Retorik konusunu anlattı ama öyle süslü cümlelerle değil; samimi, yer yer esprili, yer yer düşündürücü bir anlatımla.

Retorik, yani etkili ve ikna edici konuşma sanatı… Ama Oğuz Benlioğlu’nun da altını çizdiği gibi, bu sadece hitabet yarışmalarında ya da politik söylemlerde karşımıza çıkan bir şey değil. Günlük hayatta hepimiz retorik yapıyoruz, farkında olsak da olmasak da.

Dedi ki:

“İnsanların sizi hatırlaması için bazen ne söylediğiniz değil, nasıl hissettirdiğiniz önemlidir.”

Bu da bence günün en güçlü cümlelerinden biriydi. Çünkü birini etkileyen şey sadece bilgi değil, duygudur. Yani Geveze’nin bahsettiği amigdalaya kim dokunabiliyorsa, işte o kişi iz bırakıyor.

TEDx Denizli’den çıktığımda kafamda dönen tek bir şey vardı:

Biz bazen konuşmakla iletişim kurmayı karıştırıyoruz.

Ama iletişim, gerçekten karşı tarafın seni duyduğu, hissettiği, içselleştirdiği an başlıyor.

Ve bunun için kelimelerin gücünü doğru kullanmak gerekiyor. Tıpkı Geveze'nin anlattığı gibi, amigdalayı sakinleştirip, tıpkı Oğuz Benlioğlu’nun gösterdiği gibi, etkili bir dille gönüle dokunmak gerekiyor.

Kısacası, TEDx sadece izlediğim bir etkinlik değil, içsel bir farkındalık yolculuğu oldu.

Artık daha çok düşünüyorum:

Konuşuyor muyum? Yoksa gerçekten anlatabiliyor muyum?

Hepimizin içinde bir anlatıcı var ve doğru kelimelerle birleştiğinde bu anlatıcı, sadece karşımızdakini değil, bizi de dönüştürebilir.