Dürüst olmak gerekirse, bu başlık benim için sadece bir sloganın ötesinde çok şey ifade ediyor. Çünkü "gelecek" dediğimiz şey artık sadece teknoloji, yapay zeka ya da dijitalleşme ile sınırlı değil; aksine, toprağa yeniden dokunmakla mümkün olacak.
Ne yazık ki, birçok genç toprağı değil, ekranı “kazıyor”. Görünüşe göre, tarım “modası geçmiş” bir iş olarak görülüyor. Üretmek, zor ve yorucu bir iş demek. Haklılar emek olmadan yemek olmuyor maalesef.
Ama size gerçeği söyleyeyim: Geleceğin en değerli mesleği, toprağın gücünü tanıyanların elinde olacak. İklim krizi çağında, su kaynaklarının kıt olduğu bir dünyada, gıdayı koruyabilenler geleceğin liderleri olacak.
Denizli bu anlamda büyük bir potansiyele sahip. Büyük Menderes Havzası’ndan gelen tarımsal zenginlik, Çivril’in ünlü elması, Honaz’ın lezzetli kirazları, Tavas’ın buğdayı, Kale’nin biberi... Bu şehrin geleceğini değerini anlarsak görebiliriz.
Ancak bunun gerçekleşmesi için gençlerin köklerine yeniden dönmeleri gerekiyor. İşte tam da burada, Denizli Büyükşehir Belediyesi’nin köylerine geri dönmek isteyen gençlere sağladığı destek devreye giriyor. Bu proje gerçekten umut verici bir adım. Köyüne yerleşip tarım ya da hayvancılıkla uğraşmak isteyen gençlere verilen bu hibe ve teşvikler, sadece bir ekonomik destek değil; toprağa geri dönüşün sembolü niteliğinde. İşte bu tür projeler, FAO’nun "el ele daha iyi bir gelecek" temasının tam karşılığı aslında.
Denizli Ziraat Odası Başkanı Hamdi Gemici’nin şu sözü de konuyu net bir şekilde özetliyor:
“Tarımsal üretim bitme noktasına gidiyor… Çözüm, çiftçinin desteklenmesinden geçiyor.”
Bu destekler, bence tam da bu çözümün ilk ve en önemli adımları.
Bu süreçte bir başka önemli konu da kadınların üretimdeki rolü.
CHP Denizli Milletvekili Gülizar Biçer Karaca, 15 Ekim Dünya Kadın Çiftçiler Günü dolayısıyla yayımladığı mesajda, tarımsal üretimin görünmeyen kahramanlarına dikkat çekti: “Toprağa emeğiyle bereket veren tüm sessiz kahramanlara selam olsun.” Karaca, kadın çiftçilerin üretimde daha fazla söz sahibi olması gerektiğini ve destek mekanizmalarının kadınlar için daha erişilebilir olması gerektiğini vurguladı. Bu sadece bir dilek değil, aynı zamanda kırsal kalkınmanın merkezinde yer alan bir gerçeğin göstergesidir. Bence bir kadının dokunuşu, daha üretken ve sürdürülebilir bir geleceği ifade eder. FAO'nun "birlikte"yi rastgele seçtiğini sanmıyorum. Çünkü bu mücadele, kimsenin tek başına üstesinden gelebileceği bir konu değil. Üretici, tüketici, kurumlar, genç ve yaşlı… Hepimiz bunun bir zincir halkası olmalıyız. 16 Ekim Dünya Gıda Günü'nde, sadece almamız gerekenleri almakla kalmayıp, geleceğe ne bıraktığımızı da ciddiyetle düşünelim.
“Dünyanın sonu gelene kadar en kötü toprak bile buğday vermeyi sürdürecek.”
-Bröton atasözü