Denizli

Değirmenci: “Üreten Türkiye” vizyonu şart

Babadağlı Sanayici ve İş İnsanları Derneği (BASİAD) Yönetim Kurulu Başkanı Doğan Değirmenci, Türkiye ekonomisinde yaşanan yapısal sorunlara dikkat çekerek, üretim odaklı çözümler geliştirilmesi gerektiğini vurguladı.

Babadağlı Sanayici ve İş İnsanları Derneği (BASİAD) Yönetim Kurulu Başkanı Doğan Değirmenci, Türkiye ekonomisine dair önemli açıklamalarda bulundu. TÜİK’in Nisan 2025 enflasyon verilerinin beklentilerin altında gelse de mevcut ekonomik göstergelerin kırılganlığı teyit ettiğini belirten Değirmenci sözlerine şöyle devam etti: “TCMB’nin yıl sonu için yüzde 24 olarak belirlediği enflasyon beklentisini, Mayıs ayı Enflasyon Raporunda yukarı yönlü revize etmesi gerekebilir.

Verilerin halen yukarı yönlü riskler barındırması, TCMB’nin faiz indirimlerine başlamasını da zorlaştırıyor. Merkez Bankası Piyasa Katılımcıları Anketi de vahim gerçeği ortaya koymakta. 12 ay sonrası için hane halkı beklentileri yüzde 59.3, reel kesim beklentileri yüzde 41.7, piyasa profesyonelleri yüzde 25.6. Haziran ayında faizlerin sabit bırakılacağı, en erken Temmuz ayında indirime başlanabileceği yönünde beklentimiz vardır. Mevcut politikalar ile yüklenilen faiz yükü hala TL tutmanın cazibesini korusa da oluşan güven kaybı faize rağmen dövize yönelimi engelleyemiyor. Bu durum artan DTH’larla da teyit ediliyor.

"Türkiye küresel piyasalarda dikkat çekiyor"

Türkiye, küresel piyasalarda yaşanan yükseliş trendinin aksine negatif ayrışarak dikkat çekiyor. Son 5 haftada tahvil piyasasından 9 milyar dolarlık çıkış yaşanırken, Merkez Bankası'nın net rezerv kaybı, 53 milyar dolara ulaşmış durumda ve bu eğilimin devam etme riski bulunuyor. MB'nin en büyük endişesi, artan dolarizasyon eğilimi. Faiz artırmaktan ziyade güven tesis etmek kritik önem taşıyor. REF endeksinin 49 seviyesinin üzerinde olması ve kurun baskılanmaya çalışılması, piyasa dinamiklerini bozan hatalı bir yaklaşım olarak öne çıkıyor.

Ekonomideki temel çelişkilerden biri, enflasyonla mücadele yerine kısa vadeli sıcak para çekme odaklı politikaların öncelik kazanması. IMF'nin 2025 yıl sonu enflasyon tahminine göre Türkiye'nin Arjantin'in üzerinde bir enflasyon oranına sahip olacağı öngörülüyor ki bu kabul edilebilir bir durum değil. Ekonomik göstergelerdeki zayıflık da devam ediyor: Büyümede geçici durgunluk sinyalleri alınırken, Tüketici Güven Endeksi son 5 yıldır kötü seyirde. Borsa İstanbul'un performansı ise umutları tüketiyor. Yıl başında iyi performans sergilemesi beklenen Borsa İstanbul 19 Mart’ta yaşanan olaylar neticesinde sadece 4 işlem gününde yüzde 20 geriledi.

"Güven ile makroekonomik dengeler sağlanmadan toparlanma mümkün görünmüyor"

Unutulmamalı ki borsa beklentilerle hareket eden bir piyasadır ve güven ile makroekonomik dengeler sağlanmadan toparlanma mümkün görünmüyor.

Türkiye'nin mevcut sorunlarının temelinde kur baskısı, dolarizasyon, enflasyon ve güven eksikliği gibi yapısal problemler yatıyor. Çözüm için faiz politikalarından öte güven tesis edici reformlara, TL'nin değer kaybının önlenmesine, enflasyonla mücadelede tutarlı adımlara ve yabancı yatırımcı için cazip bir ortamın oluşturulmasına ihtiyaç var. Ancak asıl odaklanılması gereken nokta, finansal piyasalardaki kırılganlığı kalıcı olarak çözecek olan "üretim ekonomisi" modelidir. "Üreten Türkiye" vizyonuyla hareket edilmediği takdirde, rezerv kaybı, enflasyon ve döviz kuru istikrarsızlığı gibi sorunlar varlığını sürdürecektir.

“Türkiye Ekonomisi bunları yapabilecek kapasiteye ve yeteneğe sahiptir”

Sürdürülebilir bir kalkınma için üretim kapasitesinin artırılması, katma değerli ihracatın desteklenmesi ve reel sektörün canlandırılması şart. Bugün faizlerin yüksek olması yatırıma engel ancak verilecek sektörel teşvikler ile bu eksiklikler kapatılabilir ve yatırımların önü açılabilir. Türkiye Ekonomisi bunları yapabilecek kapasiteye ve yeteneğe sahiptir.

Son olarak, yeni ekonomi yönetimi süresinde görülmüştür ki; enflasyonla mücadelede sadece para politikası yetersiz kalıyor. Siyasal çalkantılar ile yok olan güven ortamının yeniden tesis edilmesi gerekmekte, doğru iletişim dilini kullanmak, kamu harcamalarında tasarruf, bütçe disiplini, vergi reformu, kayıt dışı ekonomiyle mücadele, hukukun üstünlüğü, yatırım iklimi iyileştirmesi gibi konular gündeme gelmek zorundadır. Aksi halde, finansal piyasalardaki kırılganlık devam edecek ve ekonomik istikrara ulaşmak hayal olarak kalacaktır."