KÖŞE TAŞI- İnfluencer… Türkçe’ye çevirdiğiniz zaman karşınıza; ‘etki sahibi’ anlamını taşıdığı çıkıyor… Ülkemizde binlerce, dünyada ise milyonlarca ‘etki sahibi’ yani ‘influencer’ var. Sosyal medyada sürekli önümüze düşüyor. Kimisi teknolojik ürün, kimisi de kebaptan tutun da baklavaya kadar ürün tanıtımı yaparak hem kendi hem de işbirliği içerisinde olduğu firmaya katkı sağlıyor.

Son dönemde bu furyaya kimler katıldı dersiniz? Şehr-i eminler… Osmanlı döneminde ‘şehrin emanet edildiği kişi, şehrin en güvenilir kişisi’ anlamını taşıdığı için böyle denirmiş… Şehrin her işinden sorumlu olan, adaletli, güvenilir, emin kişiyi ifade ediyor. Bugün ‘şehr-i emin’in karşılığı ‘belediye başkanı’ olarak karşımıza çıkıyor. Evet, ülke genelinde belediye başkanlarımız deyimi yerindeyse ‘İnfluencer’ oldu çıktı…

Belediye başkanları artık sadece hizmet üretmekle kalmıyor, aynı zaman içerik üretiyor. Durum öyle bir hal aldı ki, bazı belediye başkanlarının sosyal medya hesaplarında ‘dijital içerik üreticisi’ yazıyor. Başkanlarımız topluma şunu dedirtmeye başladı; “Başkan bugün nasıl bir story attı?” acaba…

Açıkçası belediye başkanlarının sosyal medyayı aktif kullanması kötü bir şey değil. Bir başkanın vatandaşla sokakta sohbet ettiği videoyu izlemek, klasik açıklamalardan çok daha samimi geliyor.

Ama… Bir noktadan sonra işlerin karmaşık hale geldiğini düşünüyorum.

Belediyeleri dijital pazarlama ajansına çevirmek, bu ne kadar doğru? Hizmetin kalitesi, sosyal medya etkileşimiyle ölçülmez. Sosyal medya siyaset için vazgeçilmez bir araç olabilir. Yeni nesil belediyeden önce başkanın hesabına bakıyor. Belediye başkanları influencer olabilir, bunu da iyi kullanabilir. Toplumu bilgilendirir, şeffaflık sağlar, gençlere ulaşır. Bunların hepsi değerli…

Ama unutulmaması gereken bir şey var: Belediyecilik bir “içerik” değil, bir “hizmet” işidir. Beğeniler unutulur, güzel hizmetler yıllar geçse bile unutulmaz, konuşulur…

Aslında bir bakıma ‘şehr-i eminlik’ tam burada başlamıyor mu?

Halkla etkili ve doğru iletişim kullanmak için her yol mubah olsun, olmalı da… Ama başkan olmak, iz bırakmak ‘influencer’ olmaktan başka bir şeydir. Şehri ekrana güzel göstermek mi? Ya da başrolde olmak mı? Hangisi daha önemli?

Madem ülke genelinde belediye başkanları influencer oldu… Bari reklam alsınlar. Belediyenin iletişim bütçesine de katkı sağlamış olurlar… İşin şakası bir yana…

Açıkçası cennet vatanın dört bir yanında vatandaşların beklentisi içerik değil, çözüm…

Velhasıl; parkı paylaşmayın, parkı koruyun…

‘Kaldırımları güzelleştirdik’ paylaşımı yerine kaldırımlardaki araçları temizleyin…

Ekonomik krizin had safhaya çıktığı bu dönemde, israfın önüne geçin…

Bugün beğeni alan videolar yarın unutulur…

İşte tam da bu yüzden bir başkanın asli görevi ekranlara, kameralara güzel görünmek değil, şehre iyi gelmektir.

Uzun lafın kısası; Halk gördüğünü değil, yaşadığını hatırlar; söz değil, icraat kalıcıdır…

Sağlıcakla