Yılın o zamanı geldi. Sınıflarda karne heyecanı, koridorlarda sevinç ve bazen hayal kırıklığı... Karne haftası, hem çocuklar hem de aileler için duyguların iç içe geçtiği özel bir dönem. Ama her yıl hatırlamamız gereken bir şey var: Karne sadece bir kâğıt değildir.
Çocuklar bir yıl boyunca sadece matematik problemi çözmedi, sadece yazılılara hazırlanmadı. Aynı zamanda büyüdüler, değiştiler. Belki daha cesur oldular, belki de utangaçlıklarını biraz yendiler. Belki bir arkadaşlarını dinleyerek empati kurmayı öğrendiler. Bunların notu yok, ama değeri büyük.
Ne yazık ki ruhsal gelişim karnelere yansımıyor. Oysa bir çocuğun iç dünyasındaki değişim, en derin ve kalıcı gelişimdir. Duygularını tanımayı öğrenen çocuk, ileride daha sağlıklı ilişkiler kurar. Hatalarından ders çıkaran bir çocuk, daha bilinçli kararlar alır.
Karnelere bir sonuç değil, bir araç olarak bakmalıyız. Onları etiketlemek için değil, birlikte nasıl daha iyiye ulaşabileceğimizi konuşmak için bir fırsat olarak görmeliyiz.
Notlar yüksekse, gururlanalım ama kibirlenmeyelim. Düşükse, eleştirmeyelim; anlamaya çalışalım. Çünkü hiçbir kırık not, sevgiyle kurulmuş bir cümlenin yerini tutamaz. Ve hiçbir takdir belgesi, “Elimden geleni yaptım.” diyen bir çocuğun içtenliğinden daha değerli değildir.
Unutmayalım ki çocuklarımız bir sonraki sınıfa sadece akademik bilgilerle değil; burada kazandıkları deneyimlerle, geliştirdikleri becerilerle ve büyüyen duygusal farkındalıklarıyla geçiyorlar. Bu yıl öğrendikleri her şey, bir sonraki adımlarında onlara rehber olacak.
Bu karne haftasında görünmeyen başarıları da görelim. Sadece notları değil, ruhsal gelişimi de alkışlayalım. Çünkü gerçek eğitim, insanın kendini tanımasıyla başlar.