14 Şubat geldi çattı… Kimi için aşkın en özel günü, kimi içinse tamamen kapitalist bir oyun.
Sevgililer Günü, her yıl milyonlarca insanın romantik jestler yaptığı, çiçekçilerin en yoğun gününü yaşadığı ve hediyelik eşya satan mağazaların yüzünü güldürdüğü bir tarih. Peki, gerçekten aşkı kutladığımız bir gün mü, yoksa kapitalizmin bize sunduğu bir tüketim tuzağı mı? Peki nereden geliyor bu 14 Şubat'ın önemi? Hikayesi nedir bir bakalım.
Sevgililer Günü’nün kökeni, Roma Katolik Kilisesi’nin Aziz Valentine’e adadığı 14 Şubat günüyle ilişkilendirilir. Efsaneye göre, MS 3. yüzyılda Roma’da İmparator II. Claudius, askerlerin evlenmesini yasaklamıştı çünkü evliliğin askerlerin savaşma azmini düşürdüğüne inanıyordu. Aziz Valentine, bu yasağa rağmen gizlice evlilik törenleri düzenlediği için tutuklandı ve 14 Şubat’ta idam edildi. Orta Çağ’da, bu tarih aşk ve romantizmle ilişkilendirilmiş ve zamanla Sevgililer Günü olarak kutlanmaya başlanmıştır.
İlk olarak, aşkın tek bir günle sınırlanamayacağını kabul edelim. Bir insanı seviyorsanız, bunu sadece 14 Şubat’ta değil, her gün hissettirmelisiniz. Küçük jestler, güzel sözler, birlikte geçirilen kaliteli zaman, pahalı hediyelerden çok daha anlamlıdır. Aşk, sadece çiçekler ve hediyelerle gösterilecek bir şey değil. Sevgi, aynı zamanda saygıdır, eşitliktir, şiddetsiz bir hayat sunmaktır. Ancak günümüz dünyasında Sevgililer Günü, aşkı kutlamaktan çok pahalı hediyelerle değer ölçme yarışına dönüştü.
Bu özel gün yaklaşırken restoran rezervasyonları doluyor, çiçek fiyatları fırlıyor, hatta sevgilisi olmayanlar kendilerini kötü hissetmeye başlıyor. Sosyal medyada “en mükemmel” kutlamaları paylaşma yarışı, birçok insanın kendini yetersiz hissetmesine neden oluyor. Peki, gerçekten aşkı hissetmek için bir güne ve maddi göstergelere mi ihtiyacımız var?
Diğer yandan, Sevgililer Günü’nü kutlamanın tamamen kötü bir şey olduğunu da söyleyemeyiz. Sonuçta, hayatın koşuşturmacasında romantizmi unutan çiftler için bir hatırlatma niteliği taşıyor. Belki de önemli olan, bu günü nasıl değerlendirdiğimizdir. Büyük jestler yerine, anlamlı ve samimi bir kutlama yapmayı seçersek, bu günü gerçekten özel kılabiliriz.
Sonuç olarak, Sevgililer Günü’nü nasıl değerlendirdiğimiz tamamen bizi ilgilendiriyor. Onu bir tüketim tuzağına mı çevireceğiz, yoksa sevgimizi göstermek için güzel bir fırsat olarak mı göreceğiz? Asıl mesele, aşkı bir güne değil, her güne yayabilmekte… Çünkü gerçek romantizm, sadece 14 Şubat'ta değil, her an yaşatıldığında anlam kazanır. O halde, 14 Şubat'ı bir bahane olarak görüp, sevdiğinize sevginizi göstermek için bir fırsat olarak düşünebilirsiniz.
Hepinize kucak dolusu sevgilerle..