Aralık ayının gelmesiyle birlikte 2026’da geçerli olacak asgari ücret için takvim işlemeye başladı. Asgari Ücret Tespit Komisyonu’nun aralıkta yapacağı toplantılar bir bakıma milyonların nefesini tuttuğu bir dönem artık.
Şimdi milyonlarca kişinin aklında aynı sorular dolanıyor.
“İlk toplantı ne zaman yapılacak? Ne zaman bir rakam duyulacak? Bu yılki zam ne kadar?”
Aslında komisyonun çalışması her yıl birbirine benzer. Aralığın başı olur, toplanırlar, birkaç defa görüşürler, sonra karar açıklanır. Bu yılın farkı masa boş değil ama yarım gibi. İlk önce HAK-İŞ sonrasında da TÜRK-İŞ başkanlarının kararları ile birlikte komisyon yapısına itiraz edilmişti. Komisyonun yapısı değişmediği sürece de toplantıya katılmama kararı almışlardı.
Hukuken süreç devam eder, biliyoruz. Ama o sandalyelerin boş kalması insanda tuhaf bir his bırakıyor. İçinden, “kim savunacak işçiyi” diye geçirmeden edemiyor insan.
Çalışma Bakanı Vedat Işıkhan'ın açıklamaları daha temkinli.
Hem çalışanı hem işvereni gözeten bir seviye olacak diyor. İyi hoş da… Hayat sahada başka akıyor. Pazarda fiyatlara bakınca, markette alışveriş sepetine el uzatınca, kiraya oturunca insan, kulağına başka bir şey söylüyor rakamlar.
Mali Müşavir Emin Yılmaz’ın değerlendirmesine göre ilk toplantıda genel çerçevenin çizileceğini, ikinci toplantıda rakamların konuşulacağını söylüyor. Üçüncü ya da dördüncü görüşmede de iş biter diyor. Yani uzun bir süreç değil bu. Bir bakmışız birkaç hafta geçmiş ve herkes yeniden hesap kitap yapıyor evde.
Peki zam oranı ne olur?
Tahminler bir hayli geniş. %20 diyen var, %40 diyen var. Ama en fazla konuşulan rakam %25 civarı. Bu durumda asgari ücretin 27.630 TL olması bekleniyor daha çok.
Şimdi burada durup düşünmek gerekiyor.
Bu artış kimi biraz rahatlatır, kimine yetmez, kimine hâlâ çok uzak gelir. Herkesin bütçesi, yükü, omzu başka çünkü. Ama bence toplumun asıl beklentisi sadece bir zam değil; biraz olsun rahat nefes alabilmek.
Kaç toplantı yapılacağı değil, çıkan kararın mutfağa ne kadar yansıyacağı önemli.
Rakam üç haneli mi olacak, dört haneli mi, tartışması değil mesele; ay sonuna gelindiğinde cüzdanın ne söylediği…
Geri sayım başladı.
Ve herkes aynı şeyi düşünüyor…
“Acaba bu sefer biraz olsun nefes alabilecek miyiz”