Türkiye’nin dört bir yanında yankı bulan Kültür Yolu Festivalleri, her geçen yıl daha da büyüyor, yeni illerle renkleniyor. 2027’de bu büyük yolculuğa Denizli’nin de dahil olacak olması, sadece bir festival haberi değil; aynı zamanda şehrin kültürel ve turistik geleceği adına atılmış önemli bir adım.
Denizli denince çoğu insanın aklına önce Pamukkale gelir, travertenlerin beyaz ihtişamı… Oysa bu şehir sadece doğa harikalarıyla değil, binlerce yıllık tarihiyle, el sanatlarıyla, tekstiliyle ve mutfağıyla da başlı başına bir kültür hazinesi. İşte şimdi bu festival sayesinde, Denizli’nin bütün bu yönlerinin daha geniş kitlelere tanıtılması için büyük bir fırsat doğuyor.
Elbette bu katılımın arkasında yıllardır süregelen bir talep var. “Neden biz de yokuz?” sorusu, sonunda karşılık buldu. Belki biraz geç oldu, ama “geç olsun, güç olmasın” derler ya, bence tam da öyle. Çünkü 2027’den itibaren Denizli, artık sadece tur otobüslerinin Pamukkale durağı değil; aynı zamanda uluslararası kültür yolculuğunun önemli bir parçası olacak.
Turizmciler şimdiden umutlu. Haklılar da… Festival demek; hareket demek, canlılık demek, şehre hem ekonomik hem kültürel katkı demek. Oteller dolacak, esnafın yüzü gülecek, sokaklar sanatla, müzikle, etkinliklerle renklenecek. Ama belki de en önemlisi, Denizli’nin kendi insanı şehrine yeniden farklı bir gözle bakacak.
Benim temennim şu: Bu fırsat iyi değerlendirilsin. Festival sadece birkaç gün süren bir etkinlik olarak kalmasın; Denizli’nin kültür potansiyelini tüm yıla yayacak projelere kapı aralasın. Çünkü bu şehir, tarihiyle, doğasıyla, insanıyla, “kültür yolu”nun değil, “kültür başkenti”nin bile hakkını verecek zenginlikte.
2027’ye şimdiden hazırlık başlasın. Çünkü o yıl, Denizli’nin kendi hikâyesini daha gür sesle anlatmaya başlayacağı yıl olacak.