Son yıllarda gazete manşetlerini açtığımızda, sosyal medyada birkaç dakika dolaştığımızda ya da akşam ekran başında haberlerini izlediğimizde içimizi ürperten, kan donduran olaylarla karşı karşıya geliyoruz. Şiddet ve insanların bu kadar caniliği artık sadece sayfalarda değil, hayatımızın tam ortasında duruyor ve bulunuyor gibi. Bunları görünce insan sormaktan kendini alıkoyamıyor: Ne oldu bize, ne oldu bize?

Yaşanan olaylar karşısında bir zamanlar diyeceğim kusura bakmayın, “ayıp”, “günah”, “insanlığa sığmaz” dediğimiz davranışlar, bugün sıradan bir haber metni ve diliyle bizlere aktarılıyor. Bir kadının öldürülmesi birkaç satırlık bir metne, bir çocuğun yaşadığı travma kısa bir alt yazıya, bir hayvanın canice katledilmesi, kısacık haber bültenleri ve satırlara sıkıştırılıyor. Oysa bu yaşananların her biri bir hayat, bir dram, bir çöküş.

Yaşanan bu olayların en büyük sebebi bence insanların yanlışlaşması. Kalabalıklar içinde yapayalnız kalan bireyler, birbirine temas etmeyen hayatlar, kopmuş bağlar… Komşuluk yok, dostluk az, empati neredeyse hiç yok. Herkes kendi derdine düşmüş durumda. Tüm bunlar insan ruhunda derin yaralar açıyor. Tedavi edilmemiş her yara ise bir gün mutlaka başka bir yerden patlak veriyor ve ekranlarda, gazete manşetlerinde karşımıza çıkıyor.

Öfke, tahammülsüzlük ve sabırsızlık hayatımızın temel duyguları haline gelmiş durumda. Bir tartışma bir anda bıçaklanmaya, bir bakış kurşuna, bir ayrılık cinayetle sonuçlanabiliyor. Sosyal medyada linç kültürü, sokakta şiddet kültürüyle adeta el ele yürüyor. İnsanlar konuşarak değil, vurarak, anlaşarak değil, yok ederek çözmeye çalışıyor sorunlarını.

Peki biz nerede yanlış yaptık? Eğitim mi eksik kaldı, değerler mi erozyona uğradı, yoksa insanı insan yapan temel duyguları mı yitirdik? Belki de hepsi… Başarıyı sadece para ve güçle ölçtük. Merhameti zayıflık, sabrı kayıp, nezaketi gereksiz gördük. “Ben” duygusunu öyle büyüttük ki “biz” tamamen silindi. Mesele sadece artan suç oranları değil, mesele insan olma halimizi yavaş yavaş kaybediyor oluşumuz. Ve eğer bunu geri kazanamazsak, soruyu sormaya devam ederiz ama cevabı bulamayız, “Ne oldu bize, ne oluyor bize?”