Çivril'in Kocayaka Mahallesi'nden. DESKİ'nin tamamladığı o doğal arıtma tesisi beni gerçekten çok heyecanlandırdı. Burası sıradan bir tesis değil. Adeta doğanın kendi dilini konuşan, teknolojiyi değil, bitkilerin gücünü kullanan bir mucize.
Düşünsenize, mekanik pompaların gürültüsü, elektrik faturalarının yükü yok. Onun yerine, özel seçilmiş bitkiler, kökleriyle kirli suları emiyor, adeta süzüyor. Azot, fosfor gibi zararlılar bu yeşil filtrelerde yakalanıyor. Günlük 90 metreküp atık su, 7.750 metrekarelik bu doğal cennette arınıyor ve 1000'den fazla komşumuza hizmet ediyor. Bu sadece bir arıtma tesisi değil; çevreye saygının, sürdürülebilirliğin, yerel çözümlerin ne kadar güzel olabileceğinin bir kanıtı. Kırsal mahalleler için adeta bir model. DESKİ'yi ve emeği geçenleri bu vizyoner proje için içtenlikle kutluyorum. Umarım benzerleri diğer mahallelerimizde de hayat bulur.
İstiklal'de Nefes Alma Vakti: Otobüsler Önde!
Şehrin en can damarlarından İstiklal Caddesi'nde alınan karar, belki de birçoğumuzun içten içe arzuladığı ama cesaret edemediği bir adım. 1,5 kilometrelik bu yoğun güzergahta bir şerit tamamen toplu taşımaya ayrılıyor! Hem de katı kurallarla: Sabah 6'dan akşam 8'e kadar kesinlikle park yok. Esnafımıza da yük indirip bindirme için sadece sabah 09:30-11:00 arasında bir nefeslik izin veriliyor. Çavuşoğlu'nun dediği gibi, 12 dakikada alınan yolun 6 dakikaya inecek olması, sadece bir zaman kazancı değil; şehir içinde yaşam kalitesinin artması, hava kirliliğinin azalması, otobüslerin cazibesinin artması demek. Evet, başlangıçta zorlanabiliriz. Esnafımızın yük indirme konusunda planlama yapması, araç sahiplerinin alternatif park alanlarına yönelmesi gerekecek. Ancak bu proje başarılı olursa – ki inanıyorum olacak – İstiklal rahat nefes alacak ve bu modelin kentin diğer sıkışık noktalarına da yayılmasının önü açılacak. Cesur bir adım. Destekleyelim, sahiplenelim.
Ormanlarımız İçin Hepimiz Nöbetteyiz:
Valiliğimizin yaptığı o uyarı, yaz sıcaklarının kavurduğu şu günlerde adeta bir tokat gibi çarptı yüzümüze: "Başarı, yangınların hiç çıkmamasıdır." Ne kadar doğru! Söndürmek kahramanlıktır ama önlemek asıl akıllıca olandır. Anız yakmamak, ormanda en küçük bir kıvılcımdan bile kaçınmak, izmariti söndürmeden atmamak, çöpümüzü yerlere değil çöp kutularına bırakmak... Bunlar devletin değil, hepimizin, her bir ferdin temel sorumluluğu. Biçerdöver operatörlerimizin yanında su tankeri bulundurma zorunluluğu da hayati bir detay. En ufak bir duman gördüğümüzde 112'yi hemen aramak ise vatandaşlık görevimiz. Bu çağrıyı sadece bir yazı olarak değil, her gün hatırlamamız gereken bir yaşam kuralı olarak benimseyelim. Ormanlar bizim ciğerlerimiz.
Ekonomide İki Zıt Manzara: Kekiğin Hüznü, Tekstilin Umudu
İşte burası beni hem hüzünlendiren hem de umutlandıran kısım:
Kekik Krizi: Dünya kekiğinin önemli bir kısmını üreten, coğrafi işaretli "Denizli Kekiği"miz bu yıl büyük sıkıntıda. Beklenen rekoltede %40'lık bir düşüş! Bu sadece bir sayı değil. Bu, onlarca ailenin geçim kaygısı, yıllardır emek verilen bir değerin sarsılması demek. İklimin cilvesi mi, pazarın dalgalanması mı, başka etkenler mi? Sebebi ne olursa olsun, bu düşüşün sancılarını çiftçimiz çekiyor. Bu sesi duymalı, bu sorunu kökünden araştırmalı ve çözüm yollarını acilen hayata geçirmeliyiz. Kekiğimiz sadece bir baharat değil, şehrimizin toprağından yükselen bir değer.
Tekstilde Yeni Ufuklar: Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı'nın Yerel Kalkınma Hamlesi kapsamında Denizli'miz için belirlenen 4 teşvik alanı ise geleceğe dair umut verici. Geleneksel tekstil gücümüzü, katma değeri yüksek, özel sektörlere hitap eden ürünlere kaydırma fırsatı! Araçlar için teknik tekstil ürünleri, ısıyı dengeleyen battaniyeler, işçimizin güvenliğini sağlayacak özel ayakkabılar, askerimizin ayağını koruyacak botlar... Bunlar, markalaşma ve daha yüksek kazanç kapılarını aralayabilir. Tıbbi ve aromatik bitkilerde üretim ve işlemenin desteklenmesi ise, kekikte yaşadığımız sıkıntıyı, bu alanda çeşitlilik ve yüksek değerli ürünlerle aşma potansiyeli taşıyor. Tarım ve sanayide inovasyonun buluşma noktası olabiliriz.
Dengeyi Kurabilmek...
Denizli, bir yandan Çivril'deki gibi doğayla barışık, akılcı projelerle, İstiklal'deki gibi yaşanabilir şehir adımlarıyla ve ormanlarımıza sahip çıkarak "yeşil bir marka" olma yolunda emin adımlarla ilerliyor. Diğer yandan, kekik gibi geleneksel bir değerdeki düşüş, ekonomimizin kırılganlığını hatırlatıyor. Ancak tekstil ve tarımda hedeflenen yüksek katma değerli yatırımlar, bu zorluğu aşmak için bir fırsat penceresi açıyor.
Asıl mesele şu: Çevreyi koruyarak, şehrimizi yaşanır kılarak ve aynı zamanda ekonomimizi güçlendirerek ilerleyebilmek. Kekiğin kaybı, aromatik bitkilerdeki yatırımla telafi edilebilir mi? Geleneksel tekstilimiz, teknik tekstil ve savunma sanayi ihtiyaçlarına cevap veren ürünlerle dünya liginde nasıl bir sıçrama yapabilir? Bu soruların cevabı, yerel yönetimlerin, sanayicilerimizin, çiftçilerimizin ve hepimizin – tıpkı orman yangınlarında ortak sorumluluk aldığımız gibi – aklı, inovasyonu ve dayanışmayı öne çıkarmasına bağlı.